Çarşamba, Ekim 20, 2010

Üniversitelerin son sınıflarına formasyon imkanı

Üniversitelerin son sınıf öğrencilerine, sadece 2010-2011 eğitim-öğretim yılında geçerli olmak üzere bir kereye mahsus pedagojik formasyon imkanı tanındı.

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, üniversitelerdeki son sınıf öğrencilerinin pedagojik formasyon sertifika programlarından yararlanabilmeleri için rektörlüklerin Yükseköğretim Kurulu (YÖK) nezdinde sürdürdüğü girişimler sonuç verdi.
YÖK, talepler üzerine, son sınıf öğrencilerinin bu eğitim-öğretim yılına mahsus pedagojik formasyondan yararlanmasını kararlaştırdı.
YÖK tarafından, üniversite rektörlüklerine konu ile ilgili gönderilen kararda, ''bazı yükseköğretim kurumlarının, 4. sınıf öğrencilerinin pedagojik formasyon sertifika programı için yapmış oldukları başvuruları kabul ederek, sertifika programını başlattıkları ve öğrencilerin mağdur edilmemesi amacıyla 2010-2011 eğitim-öğretim yılına mahsus olmak üzere 4. sınıf öğrencilerine de eğitimleri sırasında pedagojik formasyon sertifika programı izni verilmesine ilişkin tekliflerin, 7 Ekim tarihli YÖK Genel Kurul toplantısında incelendiği ve 2010-2011 eğitim-öğretim yılına mahsus olmak üzere, son sınıf öğrencilerine de eğitimleri sırasında pedagojik formasyon sertifika izni verilmesine karar verildiği'' belirtildi.

YÖK'ün kararında şu ifadeler yer alıyor:

''Öğrencilerin 7. yarıyıldaki not ortalamalarının asgari 4 üzerinden 2,5 olmasına, bir dönemde alınacak derslerin, lisans dersleri de dahil olmak üzere, en fazla 30 kredi olarak belirlenmesine, kalan derslerin müteakip öğretim yılında veya yaz öğretiminde verilmesine, ancak yaz öğretiminde verilecekse öğretmenlik uygulaması dersinin 2011-2012 eğitim-öğretim döneminde tamamlattırılmasına veya pedagojik formasyon derslerinin 5. yarıyılda başlayan öğrencilerle beraber alınarak dört dönemde verilmesine, söz konusu programa kayıt olan son sınıf öğrencilerinden de diğer eğitim-öğretim sırasında programa katılan öğrencilere belirlenen ücretin alınmasına devam edilmesine karar verilmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarına öğretmen olarak atanacakların atamalarına esas olan alanlarla mezun oldukları yükseköğretim programları ve aylık karşılığı okutacakları derslere ilişkin çizelgede yer alan bölümlerde halen öğrenci olup, hazırlık sınıfı ve bir yıl kayıt dondurmuş olan öğrenciler hariç olmak üzere, 2010-2011 eğitim öğretim yılında 7. yarıyıla gelen öğrenciler başvurabilirler.''

Dün başlayan başvurular, 22 Ekim Cuma günü sona erecek

Pazartesi, Ekim 04, 2010

Türbanlı öğrenci dersten atılamayacak

YÖK, İstanbul Üniversitesi'ne gönderdiği yazı ile disiplin yönetmeliğine uymayan öğrencilerin dersten çıkarılmasını yasakladı. Yönetmeliğe göre sadece tutanak tutulacak.

AK Parti ve CHP, türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasına anayasal çözüm ararken Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) erken davrandı. YÖK'ün gönderdiği yazıyla birlikte, öğrenciler anayasa engeli olsa bile artık derslere başörtülü olarak girebilecek.

Siyasi partileri karşı karşıya getiren sorun tıpkı Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın önerdiği gibi "uygulamada" çözüldü.

Herşey İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde bir öğrencinin türbanı nedeniyle dersten çıkarılması ile başladı.

Konu Yüksek Öğretim Kurumu’na intikal etti. YÖK'ten gelen yanıt ise türbanın önünü fiilen açmış oldu.
YÖK, öğrencinin "disiplin yönetmeliğine aykırı" durumu nedeniyle sınıftan çıkarılamayacağını; çıkaran öğretim görevlisi hakkında soruşturma açılacağını duyurdu.

YÖK'ün bu yanıtı İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'nce tüm öğretim görevlilerine dağıtıldı.
Bundan böyle bir öğrenci derse türbanla girse bile derse alınmaması ya da sınıftan çıkarılması sözkonusu olmayacak.

Öğretim görevlisi de tutanak tutup bunu dekana vermekle yetinecek.
Bu talimata uymayan öğretim üyeleri hakkında ise soruşturma açılacak.
'Başörtülü öğrencilerin dersten çıkartılmaması yönünde bir yazı gelmedi'
CİHAN - Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ, YÖK'ten kendilerine başörtülü öğrencilerin dersten çıkartılmaması yönünde herhangi bir yazı gelmediğini söyledi.
Ankara Üniversitesi'nin 2010-2011 eğitim öğretim yılı açılış töreni Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Farabi Salonu'nda gerçekleşti. Üniversite Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ, bir gazetecinin YÖK'ün bazı üniversitelere başörtülü öğrencilerin derslerden çıkartılmaması yönünde yazı gönderdiği yönündeki iddiaları hatırlattı. Kendilerine bu yönde bir yazı gelmediği bilgisini veren Taluğ, "Bugünkü yasal mevzuat çerçevesinde derse girmek mümkün değil." dedi.
Taluğ, 'resmi durum değişirse onu uygulayacaklarını' söyledi.

Üniversite tercihini 'ucuzluk' belirliyor

 Mersin Üniversitesi (MEÜ) Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi'nce yürütülen 'Öğrenci Profili Araştırması' tamamlandı. Araştırma, Öğrenci Seçme Sınavı'nda (ÖSS) başarılı olan öğrencilerin tercihlerini kentlerin yaşam standartlarındaki ucuzluğu ve yaşadıkları bölgeye yakınlığına göre belirlediğini ortaya koydu.

MEÜ bünyesindeki 11 fakülte, 8 yüksekokul ve 11 meslek yüksekokulunda öğrenim gören 6 bin 4 kız ve 7 bin 748 erkek öğrenci olmak üzere toplam 13 bin 752 öğrencinin katıldığı Öğrenci Profili Araştırması'nda, öğrencilerin ard-yöresel özellikleri, üniversiteye geçiş süreci, barınma, geçim ve ders çalışma durumları, öğrenim görülen alan ve bölümü tanıma düzeylerinin yanı sıra üniversitenin olanaklarından yararlanma durumları, sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere katılım düzeyleri ile genel memnuniyet düzeyleri ve sorun alanları değerlendirildi. Araştırmaya göre öğrencilerin yüzde 43.7'si öğrenim gördüğü bölümden memnun olduğunu dile getirirken, yüzde 47.2'si bölümlerini ilgi duyarak ve severek tercih ettiği, yüzde 45.3'ü de ÖSS puanı tuttuğu için ilgili bölüme geldiğini dile getirdi. Üniversite eğitimini büyük oranda meslek sahibi olmak, statü kazanmak ya da diploma sahibi olmak için aldığını belirten öğrenciler, akademik eğitim almalarındaki bir diğer nedeni de kişiliklerini geliştirmek ve bağımsızlıklarını kazanmak olarak gösterdi.

MERSİN'İN 'UCUZ BİR ŞEHİR' OLMASI TERCİHLERİ ETKİLEDİ

Araştırmada, öğrencilerin geldikleri bölgelere yönelik bulguların MEÜ'nün önemli bir bölge üniversitesi olduğunu ortaya koyduğu yorumu yapılırken, özellikle Akdeniz, Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu Bölgesi'nden üniversiteye öğrenim görmeye gelen öğrencilerin oranının yüzde 78.1 olduğuna dikkat çekildi. Bu bölgelerden gelen öğrencilerin yaşadıkları iller dikkate alındığında Mersin'in yanı sıra genellikle Mersin'e yakın illerden öğrenci geldiği vurgulandı.

Öğrencilerin MEÜ'de öğrenim görmeyi seçme nedenleri incelendiğinde ise; ailenin yaşadığı yere yakınlık önemli bir tercih nedeni olarak öne çıkarken, Mersin'in ucuz bir şehir olmasının da önemli bir etken olduğunun altı çizildi. ÖSS'den alınan puanın da öğrencilerin tercihini etkilediği yorumu yapılırken, öğrencilerin puanlarına göre üniversite araştırdıkları için MEÜ ile ilgili detaylı bir bilgiye sahip olmadıkları ve MEÜ'yü yeterince tanımadan tercih ettikleri ifade edildi.

ANNE-BABA EĞİTİM DURUMU GENELDE İLKÖĞRETİM DÜZEYİNDE

Araştırmaya göre il merkezi ya da büyükşehirlerden üniversiteye gelen öğrencilerle ilçe merkezi, köy ya da kasabalardan gelen öğrenci oranlarının eşit olduğuna (yüzde 54.5) dikkat çekilirken, MEÜ'de aylık ortalama geliri bin TL'nin altında olan ailelerin oranının da yüzde 59.7 olduğu belirlendi. Ailesinde bugüne kadar üniversite eğitimi alan başka birisi olmayanların oranı yüzde 45.2 olurken, MEÜ öğrencilerinin anne-baba eğitim durumlarının büyük oranda ilköğretim düzeyinde olduğu dile getirildi. Lise

mezunu annelerin oranı yüzde 16, babaların oranı yüzde 24 iken, lise üzeri eğitim düzeyine sahip babaların oranı yüzde 17.4, annelerin oranının ise sadece yüzde 8.2 olduğu belirtildi.

Öğrencilerin üniversite bünyesindeki hizmet birimlerinden yararlanma düzeylerine yönelik bulgular ele alındığında ise; yemekhane, kantin ve kütüphaneden 'çok' ya da 'oldukça' yararlananların oranının yüzde 50 olduğu kaydedildi. Bunun yanında spor tesisleri, öğrenci toplulukları, Bilgi İşlem ve Erişim Merkezi, Sağlık Merkezi ile Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi'nden 'çok' ya da 'oldukça' yararlanan öğrencilerin oranının yüzde 20 ile yüzde 40 arasında değiştiğine işaret edildi. Öğrencilerin genel

olarak üniversitedeki sportif etkinliklere 'çok' ya da 'oldukça' katılım düzeylerinin yüzde 37.2, sosyal ve kültürel etkinliklere katılım düzeylerinin de yüzde 35 civarında kaldığının altı çizildi.

"ÖĞRENCİLERİMİZİ TÜM YÖNLERİYLE TANIMAYA ÇALIŞIYORUZ"

Araştırma sonuçlarını değerlendiren MEÜ Rektörü Prof. Dr. Suha Aydın, öğrencilerin ilgi, istek, beklenti ve ihtiyaçlarını dikkate alan kurumsal politikalar geliştirmenin oldukça önemli olduğunu vurguladı. Aydın, "Günümüzde yüksek öğretim kurumlarının başarısı, öğrencilerinin kendilerini üniversiteleriyle tanımlamaları, kendilerini öğrenim gördükleri üniversitenin bir parçası olarak görmeleriyle değerlendirilmektedir. Bir başka ifadeyle öğrencilerinin akademik, sosyal ve kültürel yönlerden sürekli

gelişimini amaç edinmiş bir üniversite topluluğu oluşturan ve öğrencisinde bu topluluğa yönelik aidiyet duygusu geliştirebilen üniversiteler kurumsal olarak başarıyı da yakalamış olmaktadırlar. Biz, üniversitemiz bünyesindeki tüm akademik ve idari birimlerde çalışanlar ile öğrencilerimiz arasındaki eğitsel ve sosyal ilişkinin kalitesini artırmanın temelinde öğrencilerimizi çeşitli özellikleri açısından tanımanın yer aldığını düşünüyoruz" dedi.

ARAŞTIRMA KİTAP HALİNE GETİRİLDİ

MEÜ Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi'nce yürütülen 'Öğrenci Profili Araştırması'nın üniversite bünyesinde öğrenim gören öğrencilerin temel özelliklerinin değerlendirilmesine de yardımcı olacağını kaydeden Aydın, bunun yanında gelecekte öğrencilere yönelik yapılacak benzer nitelikteki araştırmalara da bir altyapı oluşturacağını vurguladı.

Öte yandan, kitap haline de getirilen 'MEÜ Öğrenci Profili Araştırması' sonucunda MEÜ bünyesinde rektörlüğe bağlı akademik gelişim birimi, psikolojik danışma ve rehberlik birimi, kariyer geliştirme birimi, engelsiz yaşam birimi, yabancı uyruklu öğren

ANNE-BABA EĞİTci birimi, krize müdahale birimi ve araştırma birimi gibi alt birimlerden oluşan bir Öğrenci Gelişim, Uygulama ve Araştırma Merkezi kurulması kararlaştırıldığı kaydedildi.

Aralıkta süresi dolacak rektörler

Cumhurbaşkanı Gül tarafından atanan 58 rektörden, 23’ü yeni kurulan üniversitelerde görevlendirildi. Bu 23 rektörün ismi YÖK tarafından belirlendi. 35 rektör ise mevcut rektörlerin görev süresinin dolması nedeniyle mevzuattaki üç aşamalı sisteme göre atandı. Bu 35 rektörden 16’sı, üniversitelerde yapılan seçimde ilk sıraya yerleşmediği halde, Cumhurbaşkanı Gül tarafından atanan isimlerdi. İstanbul Üniversitesi, İTÜ, Gazi, Eskişehir Anadolu, Akdeniz, 9 Eylül, 19 Mayıs, Yıldız Teknik ve Uludağ gibi büyük üniversiteler bu grup arasında yer alıyordu. Bu rakamlara göre, Gül, görev süresi boyunca atadığı rektörlerin yüzde 46’sında üniversitelerin ilk sıra tercihlerini dikkate almadı.

Gül’den önceki dönemde Cumhurbaşkanlığı yapan Sezer döneminde, 123 rektör atandı. Bu rektörlerden 95’i üniversite seçimlerinde de en çok oyu alan aday olmuştu. Bu rakama göre, Sezer döneminde atanan rektörlerin yüzde 23’ü, listede ilk sırada yer almadıkları halde atandılar.

Aralıkta süresi dolacak rektörler

28 Aralık 2010 tarihi itibarıyla görev süreleri dolacak olan, Ahmet Necdet Sezer’un cumhurbaşkanlığı döneminde atanmış rektörler ve üniversiteleri şöyle:

Prof.Dr. Şükrü Boylu (Adnan Menderes), Prof. Dr. Şerif Saylan (Balıkesir), Prof. Dr. Semra Öncü (Celal Bayar), Prof. Dr. Zehra Seyfikli (Gaziosmanpaşa), Prof. Dr. Alinur Büyükaksoy (Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü), Prof. Dr. Zafer İlken (İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü), Prof. Dr. Abamüslüm Güven (Kafkas), Prof. Dr. Nafi Baytorun (Kahraman Maraş Sütçü İmam), Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu (Kocaeli), Prof. Dr. Süha Aydın (Mersin), Prof. Dr. Rahmi Aksungur (Mimar Sinan Güzel Sanatlar), Prof. Dr. Şener Oktik (Muğla), Prof. Dr. Şerefettin Canda (Mustafa Kemal), Prof. Dr. Mehmet Durman (Sakarya), Prof. Dr. Bektaş Açıkgöz (Zonguldak Karaelmas)

Öğrencilere 6 yılda üniversiteyi bitirme zorunluluğu geliyor

YÖK’ü değiştiren taslak Bakanlık’ta YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun bazı maddelerinin değiştirilmesine yönelik olarak hazırlanan kanun taslağının Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderildiğini belirtti

Taslakta, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de eleştirdiği rektörlük seçim sisteminin değiştirilmesine ilişkin herhangi bir madde öngörülmüyor. Özcan, rektör seçim sisteminin yabancı ülkelerde nasıl yapıldığına ilişkin incelemelerin sürdüğünü ifade ederek, “Onun dışında daha ciddi sorunlarımız var” dedi.
Özcan, MEB’e gönderilen kanun taslağının yeni yasama yılında kanunlaşmasını beklediğiklerini anlatırken, Gül’ün de şikâyetçi olduğu rektör atama sistemiyle ilgili yapılacak düzenlemeler “şimdilik” rafa kaldırıldı.
TBMM’nin açılışı dolayısıyla düzenlenen resepsiyonda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özcan, “Taslakta başka şeyler var o konu yok. Onun haricinde ciddi sorunlarımız var. Bu konuyla ilgili arkadaşlarımız çalışıyor. Hangi ülkede nasıl oluyor bilgiler elimizde. Çalışmalar devam ediyor” diye konuştu. Özcan, taslağın içeriğini anlatırken, “YÖK Denetleme Kurulu’nun yapısı, öğrenci affı gerektirmeyecek üniversiteden atılmayı kaldıran sistem ile performansa dayalı sistemin gelmesi bizim için önemli olanlar bunlar. Bu konularda bir an önce düzenlemenin yapılması gerekiyor” dedi.Taslakta öne çıkan bazı düzenlemeler özetle şöyle:

Akademisyenlere ödenek

Öğrenciler terörle bağlantılı suçlardan mahkûmiyet almadığı sürece üniversiteyle ilişiği kesilmeyecek. Mevcut düzenlemede, 7 yılda üniversiteyi bitiremeyen öğrenciler atılıyor.
Yeni düzenleme yürürlüğe girerse, öğrencilere 6 yılda üniversiteyi bitirme zorunluluğu getirilecek. Akademisyenler “faaliyet ödeneği” adı altında ek ücret alabilecek. YÖK’ün kurulduğu günden bu yana 9 kişi ile çalışan YÖK Denetleme Kurulu’nun üye sayısı 30’a çıkartılacak.

ÖSYM ve diğer eğitim haberleri